Salı, Ekim 30, 2012

Dönüş yolu

Dönüş
Uçağımız sabahın köründe idi, 4:20 am.tabii iki saat erken gittik. Ben havaalanı boş olur sandım, bayağı yanılmıştım. Bavulları teslim etmek için bayağı bekledik. Beklerken ben koşup yurtdışına çıkma harcını verdim. Sadece 15 tl ama web sitesinde oturma izni olanların ödemesine gerek yok diyordu. H1-b vizesinin buna tabii olması lazım nede olsa sabah TR'den işe gelip akşam annelerin evin dönmüyorum. Tabii değmez deyip ödedim. Güvenliği geçtikten sonra bir tuvalet aradım.! Normal tuvaletler çocuk arabalı annelere uygun değil. Engelli tuvaleti buldum o bayağı rahattı. Ama tabii kendimi kötü hissettim, ya o an engelli bin ihtiyacı olsaydı. 
Bu arada ne zaman eğilsem başım dönüyor, uykusuzluktan mı acaba?
Oğlan Frankfurt'a kadar uyudu. Ben tam açamadığım  tepsime yemeğimi koyup yedim. Tek kolla oğlanı tuttum diğeri ile yedim. 
Çok fena uykum var , hemen hemen hiç uyumadım. 
Bu satırları yazarken arada rüya filan görüyordum Frankfurt havaalanında :) Markus ordaki ufak bir çocuk parkında biraz oynadıktan sonra uydu, canım yavrum. Ben bu satırları yazdım, yemek yedim uykum açılsın diye. Dükkanlara bakarken ( ki Frankfurt bu konua Münih kadar başarılı değil) kusskuss uyandı. Mama yedirip, babaya ufak bir güzel hediye alıp transatlantik uçuşumuza koştuk. Lufthansa bütün uçuşlarda çocuklu aileleri önden aldı. United airlines kıçına takmadı :) neyse uzun uçuşta gene bebek yatağı sağolsun, kollarım Bayram etti. Uyanık olduğunda kusskuss yanımıza oturan bir babaya gidip şirinlik yapıp oynamak istedi. Gel yavrum filan tabii anlamıyor çocuk, neyse i amerikali amca bayağı anlayışlıydı, kendi kızı bizim oğlana çok yakın bir yasta. Yolun yarısında uyudu oğlan, Allah razı olsun yavrum :) 
İndikten sonra immigration and customs  derken yamulmuş bi halde kendimizi son uçağımıza attık. Lufthansanın Ankara görevlisi bayağı gıcık biriydi, sağ olsun! Bana son uçakta en son sıranın pencere kenarını vermiş, ona bayağı teşekkür ettimm! Kusskuss uyudu yolun yarısında neyse ki, maaşallah yavruma :) yoksa ne yapardım bilmiyorum, o kadar minik bir alanda çocuğun durması imkansız gibi bişi. Yanımda oturanların çoğu anlayışlıydı ve yardımcıydı, Allah razı olsun. 
Tampa'ya vardık, telefonumu uçakta unutmuşum daha doğrusu düşürmüşüm :) eve doğru yola çıkmışken geri dönüp aldık filan ama olsun. Telefonsuz kalmadım, o kadarcık probleme razıyım zaten :)
Hala kollarım ağrıyor nerede ise bir hafta olucak. Oğlanı kucağımda taşımaktan :) bu yolculuk bizi bayağı yakınlaştırdı, o açıdan güzeldi ama. Kocamın değerini beş yüz birinci kere anladım :) çok yardım ediyor bana, sağolsun :)
Tr seyahatinde ilgili gözlemlerimi bir sonraki yazılarda paylaşma şansım olur belki :)

Cuma, Ekim 05, 2012

İlk uzun yolculuğumuz

Uçak yolculuğundan dolayı bayağı endişeliydim. Zaten endişelenmem, tırsmam için öyle çok ciddi bir sebepe ihtiyaç yok :) bu transatlantik uçuş, stefan'ın yanımda olmaması, daha önce markusla hiç uçağa binmemiş olmamız beni strese sokmuştu. Genelde gayet mutlu bir bebiş kuss kuss  ama arada cozutuyor. Bu aralar bir rahatsızlığı da var ondan bayağı huysuzdu. Neyse Çarşamba sabahı yola çıktı. Bir gece öncesinde bavullarımızı düzenledim, hatta gayret edip yeni aldığımız bebek arabasına kılıf yaptım. İnternetten okuduğum kadarı ile bu bebek arabası çantaları bayağı koruyormuş arabayı. Son Dakika'ya kadar süper sinirli bir halde arabaya bindik ve tampa'ya gittik. Stefan bizi uğurlarken çok , çok duygulandı :( 
Güvenlik kontrolünden geçtik. Yanımda  bebek yemekleri vardı, aliminyum gibi torbacıkların içinde. Burda baby food pouch diyorlar. Markus onları hüpletmeye bayılıyor :)  mama için aldığım suları test ettiler zaten kapalı su idi, neyse geldik gate'imize. Markus çok sakindi bende arabadan çıkarmadım. Altını değiştirip uçağa bindik. Tabii yanımda Markus'un ufak bez çantası, benim çantam, ve carry on ufak bavul ve tabii araba var. Bez çantasını sırtına, kendi çantamı boynuma, bir elle bavul (tekerlekli), bir elle arabayı idare edip uçağın kapısına geldim. Arabanın kılıfını geçirmeye çalıştım ama slingde taşıdığım Markus'un düşmekte olduğunu gören Alman yaşlı bir çift imdadıma yetişti. Allah bu yarım eden herkesten razı olsun, çok insan imdadıma yetişti :) 
Uçağa bindik, Markus çok şendi :)  etrafını inceledi, kahkahalar attı. Uçak pistte 30 dakika bekledikten sonra yola çıktı. Kalkarken emzik emdi, gayet hayatından memnun idi, 3 saatlik yolculuğun yarısında uyudu ooh dedim içimden . Bayağı sarsıcı bir iniş bile uyandırmadı oğlanı :) neyse newark havaalanında diğer terminale giderken anladım ki bir daha güvenlik kontrolünden geçmem lazım. Tabii sinir oldum, çünkü her şeyi hatta arabayı bile katlayıp x- ray den geçirmek lazım. Sonrasında bebek mamalarını görünce sizi aramamız gerekiyor dedi orda çalışan teyze. Acayip terlemiştim söylemesi ayıp, kadıncağızdan özür diledim :) neyse  anneye elenirken oğlan diğer görevlilerde kikirdeşti :) hemen terminalimize geçtik. Çabuk bir öğlen yemeği, bir daha bez değiştir, yanımdaki bez çantasını ve bavulu yolculuğa göre düzenle ve gene terlemiştim bir şekilde uçağa bin. Neysesi bassinet koltuğunu verdiler. Yanımda bir çift daha vardı. Kızları benim oğlanla aynı gün doğmuş! Tesadüfe bak :)  bebişler yataklarında güzel ve uyudular , Markus'u inerken zorla uyandırdım :) yolculuk boyunca mutlu idi. İşi gücü lambalara bakmak ve göstermek :) çok alt değiştirme de yapmadık. Bir defa ben tuvalete gittim oğlan o yatakta uyurken onu yanımdakı anneye emanet ettim. Lufthansa bebekler için beechnut markasının kavanoz mamalarından ve similac'ın Formula'sının veriyor.  
İndikten sonra pasaport kontrolü filan geçtik veeeee oma, opa ve unkel'in bizi beklediğini gördük :) bavullarımızı taşımam için adam tutmuşlardı sağ olsunlar. Ben soğuğa rağmen gene araba ve kılıfı ile boğuştuğum için terlemiştim :)
Araba kılıfı çok işe yaradı. O kadar kirlenmedi ama yağmurluydu newark ve düsseldorf, kılıf olmasa Markus ıslanıcaktı ya da ben arabayı ayrı Markus'u ayrı taşıyıp sürekli küfür edecektim. 
Markus arabada uyumadı, bir kaç saat oynadı herkesle, öğlen  yattık 2 saat galiba uyuduk. Sonra akşamüstü bir üç saat daha uyuduk. Gece 10 buçuk gibi yattık. Oğlan gece yarısı uyandı :( oynayıp biraz meyve verip, su içirip, alt değiştirmeme rağmen anca 2 buçukta uyudu o da ponyoyu  dinleyerek . Yatağı var ama tabii ki benimle yatıyor :) 
Galiba yolculukta ellerim çok yoruldu bu satırları yazarken bile bileklerim ağrıyor. Yarın alışveriş günü bakalımalmam gereken bir iki şeyi bulacak mıyım :)  muah